Beslenme alışkanlığı, stres, uyku düzensizliği, sürekli ve bilinçsiz bir şekilde ilaç tüketimi, spor yapma alışkanlığının bulunmaması vb. birçok etken yaşlanma sürecini hızlandırmakta olan faktörler arasında yer almaktadır. Bedenimizin hem fiziksel açıdan ve hem de ruhsal açıdan yaşlanma sürecini yavaşlatmak adına yapılması gereken ise mevcut olan alışkanlıkların değiştirilmesi ya da bırakılması gerekmektedir. Hem kozmetik ve hem de sağlık ürünleri ile birlikte bireyler daha uzun süre genç kalarak yaşlılık sürecini yavaşlatmaya yönelik olarak arayış içerisinde bulunmaktadırlar. Gün geçtikçe piyasalara daha yeni ve çeşitli kozmetik ürünleri, vitaminler ortaya çıkmaktadır. Zaman içerisinde yüz hattında meydana gelen ve yaşlanma belirtisi olan çizgilerin yok edilmesi için birçok yönteme başvurulmaktadır. Yaşlanmayı geciktirmek adına ise sağlıklı bir şekilde hayat sürdürmek yeterli olacaktır. Birtakım bazı alışkanlıklarımızı zorlayarak ta olsa değiştirmek veya bu alışkanlıklarımıza veda ederek yenilikler katmak gereklidir.
Yaşlanma belirtilerini geciktirmek adına ise stresten olabildiğince uzak durmaya çalışılmalıdır. Stres ile beraber adrenalin hormonu sürüklenir ve sonuç olarak ise kan cilt kaslarına doğru yönelir. Günümüzde ise yoğun iş temposu ve kalabalık şehir nüfusunda çalışmakta olan ve hayatlarını sürdüren insanlar stresin tam ortasında kendilerini bulmaktadırlar. Günün trafiği, kalabalık, zamansızlık, tartışmaların yoğun yaşandığı ve insanları psikolojik açıdan yıpratan etkenlerdir. Stresi hayattan çıkarmak mümkün değilse etkilerini azaltıcı çözümler üretmeye gayret göstermek gereklidir. Gün içerisinde trafiğin seyrek alanlarını ya da zamanlarını tercih etmek, toplu taşıma araçları kullanmak, mükemmeliyetçilikten uzak durmak gibi önlemler alabilirsiniz. Stres erken yaşlanmayı tetikleyen en önemli unsurlar arasında ilk sırayı yer almakta diyebiliriz. Kronik bir biçimde stresle yaşamakta olan kişileri yüz kasları istem dışı bir biçimde çalışmaya başlayarak mimik kaslarının yoğunlaşması ile birlikte cildin yaşlı görünmesine sebebiyet verir. Stres faktörü bağışıklık sistemini de olumsuz bir biçimde etkilemektedir. Bağışıklık sisteminin zayıflaması ile birlikte cilt erken yaşlanmaya başlar. Zayıflayan bağışıklık sistemi ile birlikte cildin olumsuz hava koşullarına, kirlilik ve dış faktörlere karşı sahip olduğu koruma kalkanının yok olmasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda ise yaşlanma belirtileri daha hızlı bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Erken yaşlanmak istememekte iseniz spor ve egzersizi hayat disiplini haline getirmeniz gereklidir. Spor yapmak oksijen alımını artıracağından cildin ihtiyaç duyduğu en önemli kaynak olduğundan dolayı cildin erken yaşlanmasını engeller. Egzersiz yapılması ile birlikte vücut ter attığından dolayı toksinlerden de arınacaktır. Bu da cildin parlak ve sağlıklı görünmesini sağlamaktadır. Ancak aşırı biçimde egzersiz yaparak hormonsal dengesizlere yol açmamak gereklidir. Hormonların düzensiz çalışması da aynı şekilde cildin erken yaşlanmasına ve yıpranmasına neden olur.
Su ve sıvı tüketiminde dikkatli olunması gereklidir. Su en az oksijen kadar gereklidir. Egzersiz yapılması vücudu toksinlerden arındırmak adına sudan faydalanmaktadır. Ter ile atılan toksinler vücutta su alınım ihtiyacı doğurmaktadır. Su tüketimine önem verilmelidir. Gün içerisinde çay, kahve, soda gibi içecekler her ne kadar su barındırsa da tek başına yeterli değillerdir.
Vücudun en büyük ihtiyaçları arasında ise dinlenme yer almaktadır. Dinlenme ihtiyacını gidererek erken yaşlanma belirtilerini azaltabilirsiniz. Derin uyku uyumak ve uykunun iyi alınması önem taşımaktadır. Derin uyku sırasında vücut kollajen ve elastin üretmektedir. Bu da cilt için gerekli olan bileşenler arasında yer alır. Gün içerisinde 7-8 saat kadar uyumak idealdir. Aksi halde göz etrafında torbalanma, mor halkaların oluşması, mat ve rengini kaybetmiş bir cilt ile kırışıklara sebebiyet ortaya çıkmaktadır.
YORUM GÖNDER